23 Haziran 2009 Salı

daha duymadım..


nereden başlasam bilemiyorum..
karmaşık bir günün anatomisini çıkarmam lazım çünkü..

bugünü Perko ile geçirdim ve herzaman olduğu gibi çok keyif aldım. ama o beni hep bekletir, ya iskelede ya da Haldun Taner'in önünde. onu beklerken aradığım arkadaşımdan aldığım haberle gözlerim biranda doldu.ama ben ağlamadım..

biraz kafede sohbet ettikten sonra biraz da çalıştığı oyunlara göz attık.William Shakspeare'den birkaçı ve bir de Gergedanlar.. bu oyunun ben de özel bir anlamı vardır.


günün en huzurlu anı sahildeydi yine.. hatırlıyorum da Perkomun ben nezaman sıkıntıyla denize baksam orada hep yunuslar olur dediğini ve işte yunuslar bugün ikimizi görmeye gelmişti.. Perkonun sevinçle işte lafımın ispatı demesini görmeliydiniz.
ben de yunusları çok severim. balkonda geçirdiğim vakitlerde onları görmek gibisi yoktur.

bugün birlikte bulutları birşeylere benzettik; biri ata, diğeri sarılmış iki sevgiliye, bir diğeri de dehşete kapılmış bir yüz ifadesiyle..

yaşadığımız aşklar, ilişkilerimiz, kurduğumuz bağlar hepsi birer kimlik arayışıydı galiba.
bazıları için oyundu bunlar.. bir anda hayatımıza girdiler ve bir anda çıkmayı seçtiler.. ama biz nasıl yenildik ki, hem de hiç oynamadan oyunu. işte cevabı bulmak için içe yapılan bir yolculuğa ihtiyacım var; sessizliğe doğru.
çünkü ben kayboldum, kafamın içinde duyduğum onlarca ses arasında.hepsi sustuğunda tek bir şeye ihtiyacım var; tek bir sese.. bir tohumun büyümeye başladığı ilk anda duyulan çıtırtı..işte buldum onu, ama daha duymadım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder